13 Temmuz 2010 Salı

Bloğa az yazan biriyseniz blog konusu bulmak zor, pek düşünmemek lazım yine de. Basit şeyler anlatılmalı blogda. "Deli olmak" mesela.

Deli olmak, hep kötü bir şeymiş gibi öğretildi bize.
Anladım da hiç de öyle bir şey değil.
Özellikle kafayı buluncaki halimi düşünüyorum da yaşamı yarım akılla yaşamak kadar güzel bir duygu var; çeyrek akılla yaşamak.

Hani diyorlar ya: "yok keşke bebek olsam, yok keşke bir hayvan olsam dünyanın tasasını çekmesem" diye diye; vallaha öyle. Hatta öyle kedi köpek filan değil, solucan örneğin, ya da deniz kestanesi olmak lazım hayvan olunca.
Ama madem insan olduk, bari deli olalım diyorum.
Çeyrek akılla yaşamak, çeyrek akılla yemek yemek, çeyrek akılla düşümek ve çeyrek akılla bloga yazı yazmak.
Bir deli olan anlar.

Deli olalım.

16 Haziran 2010 Çarşamba








Bloğa az yazan biriyseniz blog konusu bulmak zor, pek düşünmemek lazım yine de. Basit şeyler anlatılmalı blogda. Güncel olaylar. Örtmenler mesela, bir günümün 3te birini çalan muhterem şahıslar.

Önce şunu netleştirelim. Bi' dersin branşına giren kişiye ne denir? Hangi branştaysa onun önüne cı, ci, cu, cü(bunu daha duymadım) eki getirilir. Evet, yanlıştır, ders alıp satmaz bu kişiler ama dinci demek din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni demekten iyidir kanımca. Ayrıca bakkalcıya niye bakkalcı deriz? Bakkal alıp satmaz sonuçta diiğ mi? Bu, asıl meslekleri öğretmenlik olan kişilere hoca demek kadar normaldir. [bu paragraf ingilizceciden ingilizceci diye bahsetmemize kızan ve kendisine her hoca deyişimizde 1 lira para cezası isteyen 5. sınıf HOCAM Hakan Ün içindi.] 


Kimyacı-
Her şey kimya laboratuvarına laptopunu getirip tahtaya masaüstünü yansıtmasıyla başladı. Ben masaüstünde (bilgisayarıma kuzenim tarafından sonradan yüklenen tek oyun olan) Icy Tower'ı görünce ''Aa hocam bunu siz mi oynuyosunuz?'' dedim. [başka kim oynıycaktı mal demeyin bizim yaşımızda oğlu var kadının.] sakin bi tavırla oynadığını söyleyince sınıfın erkekleri gördükleri diğer oyunları sormaya başladı.

-X'in kaçıncı levelindesiniz?
-Vaay hocam Y'yi de oynuyosunuz siz işinizi biliyosunuz yaa..
-Başka neleri oynuyosunuz?
-Oynamam başka.''
-Hocam yapmayın geçen farmville isteği yollamadınız mı bana?
-Ahah evet onu da severim.
-Hocam okeyi de iyi oynuyosunuz tebrik edicektim unutuyorum ne zamandır.
Okey güzel oyundur.. (:


Dersi sıkıcı işlemek için elinden geleni yapan, bizimle ders ve Öss’de çıkması muhtemel olan Kimya soruları dışında pek konuşmayan hocamızın içyüzünü görmüş olduk böylece. Tüm oyunları bildiğine ve feysbukta sürekli onlayn olduğuna göre eve gider gitmez ayağıyla kasasının düğmesine vurduğunu ve üstünü değiştirip bilgisayar başına geçtiğini düşünüyoruz. Hatta oğlunun annesine ''Anneee yeter ama kalk şu bilgisayarın başından, yarın okula gidicen'' dediğini falan..


Biyolojici-Sağlıkçı
Bayan öğretmenler arasında bi bunu severim. Dersi müfredat için değil bize yararlı olması için anlatır. Ve sürekli cümlelerini tekrar eder. Sağlık dersinden bi diyalog:
-Organları fırlamış biri gördüğünüzde sakın organları alıp geri koymayın, o kişiye çok zarar verirsiniz, sakın böyle bir hata yapmayın!
Bora: N'apalım hocam?
Berk: Çöpe atalım.

Fizikçi-
Bu kadını bi türlü sevemedim. Beni Fizik'ten soğutan kişidir kendisi. E sınavında düşük not alınca da dönem ödevini Fizik'ten aldım tabiiğ. Her hafta soru çöz, üç dört de deney yap dedi. Tamam dedik. Elektrikle ilgili deney yapmak için malzemeleri aldım, devreleri kurdum, sınıfa sunucaktım, her şey güzel giderken ampuller yanmadı. Hocanın yanına gittim, ‘’laboratuvarda ampul varsa iki tane almak istiyorum benimkiler patlamış herhalde, anahtarları alabilir miyim’’ dedim. Tamam dedi. Çantasını açtı. Laboratuvarın anahtarını çıkarmasını beklerken 2 tane ampul çıkardı. Bu kadın, 40lı yaşlılarda, her gün bi ton makyaj yapıp gelen, süslü, tatlı, çekici  olan bu kadın yanında ampul taşıyor! Ben uzun bi süre ampulleri almayıp gülünce de ''Evet Merve, yanımda ampul taşıyorum'' diyerek işine aşık biri olduğunu tüm sınıfa duyurdu. İşte o günden beri korkuyorum bu kadından.


Coğrafyacı-
Korktuğum öğğretmenlerden biri de bu. Hangi normal insan her gördüğünde bi bahane bulup öğrencisinin poposuna vurur ki? O anormal insan, bu kadın işte. Bİ kaç öğrencinin iki eliyle poposunu tutarak yanına yaklaştığını görünce de bu yaptığının bize özgü olmadığını anladım. Popo fetişistiymiş meğer.

İngilizceci-
Direkt diyaloglara geçicem.

imdi ay viş kalıbıyla olmasını istediğiniz bişey söyleyin. Oğuzhan başla?
OğuzhanI wish had  ı[ıııı] go to cinema
Berk :       with Rüya.
Oğuzhan: Eheh with Rüya.  
Hoca:       Who is Rüya?
Berk:        Rüya is as rock as lady. She is Oğuzhan's daaainty(altyazılarda çıtır olarak geçer) darling

[Sonradan öğreniyorum ki Oğuzhan'ın şimdiki sevgilisi olan Rüya Berk'in eski sevgilisiymiş. Ve eski olmasının sebebi Rüya'ymış. Berk'in taş gibi hatun demesinin sebebi de buymuş (: ]

-Eheh neyse Merve'ye geçelim.
Ben:   Ay vişş heeed biin çiipır ov ııı
Ogün:Unsleep
Ben:  Unsleep :D
Hoca: Uykusuz mu? Yanınızda değil inşallah.
Ogün: Kusura bakmayın hocam şimdi sıramın altından çıkarıp bir yetmişbeşi çöpe atmanıza izin veremem. Merve beni öldürür.
Ben:   Ohaa Ogüüün [kısık sesle]
Hoca: Vedat Özdemiroğlu'nu severim. ;)


Geometrici-
Bir espiriyi bir kez yapınca ömrünün bittiğini biri ona söylemeli artık. 
Her yamuk çizişinde Mert'e bakıp ölçü alma hareketi yapmayı bırakmalı. =/ 
Aynı şekilde şu diyalogları da yaşatmamalı bize.

-83* mü?
-Kim onu söyleyen?
-Ben.
-Tabii ki yanlış.

=/

*farazidir. genelde geometri sorusu cevabı olmaz.

Demokrasici-
Bizim Demokrasi'mize girdiği için Demokrasici deyip ona hakaret etmiyim. Çok iyi tarih bilgisi vardır zira. Demokrasi dersinde gündemi tartışır, kafasına estiğinde de sözlü yapar. Yine sözlü yaptığı günlerden birinde sınıfın neredeyse hepsini kaldırdı. Ben dersinde sürekli konuştuğumdan mıdır nedir beni kaldıracağını aklımın ucundan bile geçirmedim. Gözlerimi dinlendirdim ders boyunca. Sonra ‘’ön taraflar da biri var o kişi ki onu kaldırmayacağımı düşünüyor yüzüme bile bakmıyor bile bugün sınıfta varlığı hissedilmiyor bile bak bak hala takmıyor beni o kadar kişi varken onu kaldırabileceğimi düşünmüyor’’ Ben kimden bahsettiğini merak ettiğim halde yatmaya devam ediyorum… Sonra Erol hoca konuşmaya devam ederken arkadaşım dürtüyor beni ve kalkıyorum kalktığımda da şunu söylüyorum ‘’He söyle.’’  Gülümseyip sorusunu soruyor Erol Hoca.. Ben o günden sonra yanından geçmeye bile çekiniyorum.. O da bana soğuk davranıyor zaten.. Söylediklerimi ciddiye almıyor nerdeyse.. Şeyy’den beri.. Onu da anlatıyım.
Okula iki saat geç kaldığım bi gün Erol Hoca’nın dersine almayacağını düşüne düşüne girdim dersine, çaldım kapıyı.. Sınıfta acayip bi telaş vardı.. Merve sınav olucaaz, sınav bugüne alındı,  bi sonraki derste psikoloji olucaz, öff pöff sesleri gelmeye başladı. Ben de sırtımda çantamla sırıtan Erol Hoca’ya sırtımı döndüm ve kapıya yürüdüm, kapıdan çıkmak üzereyken yine gülümseyerek ‘’Gel buraya geeel, hadi yarın olsun sınav’’ dedi. Onunla o an barıştık. Ben bu adamı sevmiyim de kimi seveyim şimdi he? (:


Dil Anlatımcı-
Bu adamın da en muhteşem yönü sesi. Sabahın 04.53ü olmasa sıra altında sesini kaydettiğim vidyolardan birini koyardım buraya.. Üşengeçlik kötü bi’ şey.

En kötü yönü de çok genelleme yapması. Mesela;
-Ben memlekete gittiğimde hemen oradakiler gibi konuşurum, şivem değişir, geri döndüğümde arkadaşlarım beni anlamakta zorlanır çünkü oradakiler gibi konuşurum. =)) Sizde de öyle olmuyor mu? =)))

   Sınıfta çıt yok. Onu anlayan bi ben varım. Çünkü o, Bulgaristan Göçmeni


Dinci-
Mert’in Seniha’nın saçıyla oynadığını görünce çek elini diyen biri bu. Sonrasında Mert'le konuşmaları:
-Çocuklar gençliğinizin hevesine kapılıp yapmayın böyle şeyler. Geçen gün  alışveriş merkezinde merdivenlerde iki genci öpüşürken gördüm, düşünsenize alışveriş merkezi! Neye uğradığımı şa..
-Bi'şey sorabilir miyim?
-Evet?
-Cinsiyetleri aynı mıydı hocam?
-Hayır.
-Eee sorun ne o zaman?
-Çık dışarı.
-Peki.

Bütün Dinciler yobaz olmak zorunda mı? =/

7 Haziran 2010 Pazartesi

Lise hayatımızın son dönemlerinde öğrencilerin birbirine karşı cinsel duygularının patlamasını bizim sınıfa özgü bi' şey olduğunu düşünmüştüm. Geçen sene; terbiyeli, dürüst, çalışkan kız arkadaşlarımın neler yapabileceğini düşünmemiştim. Mezuniyet balomuzda tuvalete ihtiyaç duyana kadar.
Bugün fark ettim de aynı durumu lise hayatının son dönemlerinde herkes yaşıyor sanırım.
Lise hayatının bitme döneminde sevgili olmalar, sevişmeler, birbiriyle daha fazla zaman geçirmeler vs. sıklaşıyor.
Mezun olduğum okulun bu seneki mustakbel mezunlarını görünce bizim pek masum olduğumuz anladım. Tren yapmışlar yahu..

5 Nisan 2010 Pazartesi

Kahvaltıda 828424 tane yeşil zeytin yedikten sonra, annemin ''Turşuyu sevmezsin, bunu niye seviyosun'' dediği günden beri turşuyla yeşil zeytin arasında bağlantıyı nasıl kurduğunu düşünüyorum.


2 Nisan 2010 Cuma

* Nerde bir polis görsem bana kimlik sorsun diye polisin yanına yanaşıyorum.
GBT'min alınıp temiz çıktığını görmek/göstermek kendimi güçlü hissettiriyor bana.

* "Açık yaraya kurt düşmez." diye bir atasözü öğrendim, deli gibi kullanmak istiyorum. Ama hangi durumun arkasından kullacağımı tam bilmiyorum. Çok delikanlı bir tınısı var. Eğer açıklamasını bilen var ise bir adım öne çıksın.


Videodaki kişileri tanımıyorum. Siz de tanımayın. Şarkıya konsantre olunmasına!

Niye 782390 tane çıktı lan bu?
Neyse..

31 Mart 2010 Çarşamba

16+

http://www.youtube.com/watch?v=UW0WXvl4ajU 

Toplu taşıma araçlarında dinlerken beni utandıran şarkı.
Kazâra kulaklık çıkar, ses hoparlörden verilir korkusuyla empiüçle kulaklığın birleştiği yeri sıkı sıkı tutmama sebep olan şarkı.

Kız ''ya berkcaaan'' dedikten sonraki Berkcan'ın tavrını çok sevdiğim şarkı.

Pit10'u sevdiren şarkı.

Sözlerini düşündüğümde midemi bulandıran şarkı.

Bana sözlük entry*si gibi yazı yazdıran şarkı.

Pis şarkı, kaka şarkı.

*entry:bunu bilmiyosan yaşama sen.

29 Mart 2010 Pazartesi

Otobüsten ineceğim zaman "inecek var" düğmesine basıyorum ya; arkasından başka birisinin gelip o düğmeye basması çok gücüme gidiyor.
İETT'ye sesleniyorum: O düğmeye bir kez basıldıktan sonra ikinci kez basılmasını önleyen mekanizmayı geliştirin. Türk halkını psikolojik olarak 50 yıl ileri götürür.